!—www.sitenekodlarekle.tr.gg>!—www.sitenekodlarekle.tr.gg>
30 Haziran 2010 Çarşamba

Sen, Ben, O
Her ben , dolayli bir sekilde bir seni anlatis,
bir senden yakinistir.
Çünkü benim yerim seninle onun arasindadir.
Ve o degildir bana yakin olan, sensin.
Ben ben olsam dilbilgisi kitaplarindaki tekil sahis zamirlerini
su siraya göre düzenlerdim.
Sen, ben, o!
Basta sen gelir, çünkü ben diye bir sey yok sen olmadikça.
Her ben, ben'ligini sen'le anlar
Behçet Necatigil
bir senden yakinistir.
Çünkü benim yerim seninle onun arasindadir.
Ve o degildir bana yakin olan, sensin.
Ben ben olsam dilbilgisi kitaplarindaki tekil sahis zamirlerini
su siraya göre düzenlerdim.
Sen, ben, o!
Basta sen gelir, çünkü ben diye bir sey yok sen olmadikça.
Her ben, ben'ligini sen'le anlar
Behçet Necatigil

DESEM Kİ
Desem ki vakitlerden bir Nisan akşamıdır,
Rüzgârların en ferahlatıcısı senden esiyor,
Sende seyrediyorum denizlerin en mavisini,
Ormanların en kuytusunu sende gezmekteyim,
Senden kopardım çiçeklerin en solmazını,
Toprakların en bereketlisini sende sürdüm,
Sende tattım yemişlerin cümlesini.
Desem ki sen benim için,
Hava kadar lazım,
Ekmek kadar mübarek,
Su gibi aziz bir şeysin;
Nimettensin, nimettensin!
Desem ki...
İnan bana sevgilim inan,
Evimde şenliksin, bahçemde bahar;
Ve soframda en eski şarap
Ben sende yaşıyorum,
Sen bende hüküm sürmektesin.
Bırak ben söyleyeyim güzelliğini,
Rüzgârlarla, nehirlerle, kuşlarla beraber.
Günlerden sonra bir gün,
Şayet sesimi farkedemezsen,
Rüzgârların, nehirlerin, kuşların sesinden,
Bil ki ölmüşüm.
Fakat yine üzülme, müsterih ol;
Kabirde böceklere ezberletirim güzelliğini,
Ve neden sonra
Tekrar duyduğun gün sesimi gökkubbede,
Hatırla ki mahşer günüdür
Ortalığa düşmüşüm seni arıyorum.
CAHİT SITKI TARANCI
Desem ki vakitlerden bir Nisan akşamıdır,
Rüzgârların en ferahlatıcısı senden esiyor,
Sende seyrediyorum denizlerin en mavisini,
Ormanların en kuytusunu sende gezmekteyim,
Senden kopardım çiçeklerin en solmazını,
Toprakların en bereketlisini sende sürdüm,
Sende tattım yemişlerin cümlesini.
Desem ki sen benim için,
Hava kadar lazım,
Ekmek kadar mübarek,
Su gibi aziz bir şeysin;
Nimettensin, nimettensin!
Desem ki...
İnan bana sevgilim inan,
Evimde şenliksin, bahçemde bahar;
Ve soframda en eski şarap
Ben sende yaşıyorum,
Sen bende hüküm sürmektesin.
Bırak ben söyleyeyim güzelliğini,
Rüzgârlarla, nehirlerle, kuşlarla beraber.
Günlerden sonra bir gün,
Şayet sesimi farkedemezsen,
Rüzgârların, nehirlerin, kuşların sesinden,
Bil ki ölmüşüm.
Fakat yine üzülme, müsterih ol;
Kabirde böceklere ezberletirim güzelliğini,
Ve neden sonra
Tekrar duyduğun gün sesimi gökkubbede,
Hatırla ki mahşer günüdür
Ortalığa düşmüşüm seni arıyorum.
CAHİT SITKI TARANCI
14 Haziran 2010 Pazartesi
YALNIZ ADAM ve KIRLANGIÇ
Karlı bir kış günüymüş...
Yağan kardan üşümüş küçük kırlangıç,
yalnız bir adamın penceresinin dışına gelip
gagasıyla camı tıkırdatmış, adeta adamın onun
içeri girmesine müsade etmesini istemiş.
Yalnız adam bu isteği görmüş, "olmaz alamam,
git başımdan" der gibi kuşu kovalamış, sonra da
kendi kendine söylenmiş;"Hıh, camı tıkırdatmakla
kendisini içeri alacağımı mı sanıyor acaba..?"
Gecenin ilerleyen saatlerinde canı sıkılmış,
rüzgar ve soğuk arttıkça yalnız adamı
daha başka düşünceler sarmış,
kırlangıcın arkadaşlığını
geri tepmekten biraz pişmanlık duymuş...
"Keşke kuşu içeri alsaydım.
Ona biraz yiyecek verirdim. Minik kuş
oradan oraya uçar, neşeli sesler çıkartır,
cıvıldar, yalnızlığımı paylaşırdı. " demiş.
Ertesi sabah ilk iş pencereyi açıp,
etrafına bakınmış adam, belki kırlangıç
oralarda bir yerlerde olabilir diye düşünmüş.
Ama görememiş zavallı kırlangıcı...
Uzun kış geçmiş, yine yaz gelmiş...
Etrafta kırlangıçlar, cıvıldıyarak uçmaya başlayınca;
yalnız adam, heyecanla camını sonuna kadar
açıp kuşu beklemiş... Ama hiç gelen olmamış.
Onun hevesle havada uçan kuşlara
baktığını gören komşusu hikayeyi öğrenince
hafif buruk bir sesle: "Sevgili komşum, anlaşılan
sen kırlangıçların sadece 6 aylık bir ömürleri oduğunu
bilmiyordun?" demiş. Bunu işiten yalnız adam çok üzülmüş
ama üzülmek için de artık geç kaldığını anlamış...
***
Dikkatli olun...
Farkında olun...
Kendinize bir sorun...
Acaba, siz kaç kırlangıç kovaladınız?
Hiç geri çevirmediniz mi bugüne kadar
size sunulan bir dostluğu?
Hayatta bazı fırsatlar vardır ki,
sadece birkez karşımıza çıkar,
değerini bilemezsek kaçıp giderler.
Ve asla geri gelmezler.... :((
Yağan kardan üşümüş küçük kırlangıç,
yalnız bir adamın penceresinin dışına gelip
gagasıyla camı tıkırdatmış, adeta adamın onun
içeri girmesine müsade etmesini istemiş.
Yalnız adam bu isteği görmüş, "olmaz alamam,
git başımdan" der gibi kuşu kovalamış, sonra da
kendi kendine söylenmiş;"Hıh, camı tıkırdatmakla
kendisini içeri alacağımı mı sanıyor acaba..?"
Gecenin ilerleyen saatlerinde canı sıkılmış,
rüzgar ve soğuk arttıkça yalnız adamı
daha başka düşünceler sarmış,
kırlangıcın arkadaşlığını
geri tepmekten biraz pişmanlık duymuş...
"Keşke kuşu içeri alsaydım.
Ona biraz yiyecek verirdim. Minik kuş
oradan oraya uçar, neşeli sesler çıkartır,
cıvıldar, yalnızlığımı paylaşırdı. " demiş.
Ertesi sabah ilk iş pencereyi açıp,
etrafına bakınmış adam, belki kırlangıç
oralarda bir yerlerde olabilir diye düşünmüş.
Ama görememiş zavallı kırlangıcı...
Uzun kış geçmiş, yine yaz gelmiş...
Etrafta kırlangıçlar, cıvıldıyarak uçmaya başlayınca;
yalnız adam, heyecanla camını sonuna kadar
açıp kuşu beklemiş... Ama hiç gelen olmamış.
Onun hevesle havada uçan kuşlara
baktığını gören komşusu hikayeyi öğrenince
hafif buruk bir sesle: "Sevgili komşum, anlaşılan
sen kırlangıçların sadece 6 aylık bir ömürleri oduğunu
bilmiyordun?" demiş. Bunu işiten yalnız adam çok üzülmüş
ama üzülmek için de artık geç kaldığını anlamış...
***
Dikkatli olun...
Farkında olun...
Kendinize bir sorun...
Acaba, siz kaç kırlangıç kovaladınız?
Hiç geri çevirmediniz mi bugüne kadar
size sunulan bir dostluğu?
Hayatta bazı fırsatlar vardır ki,
sadece birkez karşımıza çıkar,
değerini bilemezsek kaçıp giderler.
Ve asla geri gelmezler.... :((
DENİZ YILDIZI

Yazı yazmak için okyanus sahillerine giden
bir yazar, sabaha karşı kumsalda dans eder
gibi hareketler yapan birini görür.
Biraz yaklaşınca , bu kişinin sahile
vuran denizyıldızlarını, okyanusa atan genç bir
adam olduğunu fark eder. Genç adama yaklaşır:
- Neden denizyıldızlarını okyanusa atıyorsun?
Genç adam yanıtlar;
- Birazdan güneş yükselip, sular çekilecek.
Onları suya atmazsam ölecekler. Yazar sorar;
- Kilometrelerce sahil , binlerce denizyıldızı var.
Ne fark eder ki?
Genç adam eğilir, yerden bir denizyıldızı
daha alır, okyanusa fırlatır.
- Onun için fark etti ama...
13 Haziran 2010 Pazar
İşte hayaL'm (inş. inş. ve binlerce kez inş. hayaLim gerçekleşir.)

Ege Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi
Ege Bölgesinin tek Diş Hekimliği Fakültesi olan Ege Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi 1968 yılında kurulmuştur. İlk mezunlarını 1973 yılında veren Fakültemizden bugüne kadar 3433 Dişhekimi mezun olmuştur.
Ağız Diş ve Çene Hastalıkları Cerrahisi, Protetik Diş Tedavisi, Periodontoloji, Ortodonti, Pedodonti, Oral-Diagnoz ve Radyoloji, Diş Hastalıkları ve Tedavisinden oluşan 7 Anabilim Dalımızda 67 Profesör, 20 Doçent ve 123 Araştırma Görevlisi eğitim, sağlık hizmetlerini sürdürmekte ve araştırma yapmaktadır.
Şu anda fakülte olarak sahip olduğumuz geniş olanaklar sayesinde eğitimde ve sağlık hizmetlerinde gelinmiş olan düzey, geleceğe dönük planlarımıza da ışık tutmaktadır.
Kayıp Gül

Kayıp bir ikizin izinden San Francisco’dan İstanbul’a, güllerin ve düşlerin dünyasına uzanan gizemli bir yolculuk…
”Hatırlıyor musun, güneşli günlerde sana akın akın koşanlar güz gelince bir bir terk etmeye başlıyorlardı seni. Kış iyice bastırınca da hiç kimseyi bulamıyordun yanında. Gururun seni yalnız bırakıyordu ve o kuru gururun yüzünden ağlayamıyordun bile. Bahardaki övgüler seni ne kadar yükseltmişse, sonbahardaki düşüşün de o denli yüksekten oluyordu. Havanın değişmesi yerle bir ediveriyordu seni… Oysa bir gül için bu böyle mi? Bir gül için, güz demek, yağmur demek. Güz demek, bahara hazırlık demek…
Üzgünüm dostum ama, sana tutkuyla bağlananlar bir gün seni terk edecekler. Çünkü onlar sana değil, kendi tutkularına tapıyorlar yalnızca. Ve bir gün gelecek, o tutkuları başka bir tanrıça bulacak. Senden daha güzel, daha güçlü bir tanrıça! İşte o zaman sen unutulacaksın. Kendini onların övgüleriyle var ettiğin için de, unutulduğun zaman yok olup gideceksin.”
Dünya Basınında Kayıp Gül
“Türklerin Küçük Prensi tüm dünyayı büyülüyor.” Helsinki Sanomat – FİNLANDİYA
“Çağdaş bir fabl, derin ve bilgece – St. Exupéry’nin başyapıtı Küçük Prens’in tadında.” DPA – ALMANYA
“Serdar Özkan çağdaş Türk Edebiyatının en önemli temsilcilerinden.”
Moleskine City – İTALYA
“Masalsı bir çıkış.” Boek – HOLLANDA
“Kayıp Gül Doğu ile Batı arasında bir köprü.” Vijesti – SIRBİSTAN ve KARADAĞ
“Bu kitaba bayıldım, çok sevdim. Yazarının insan doğasına dair gözlem ve tespitleri mükemmel.” Gino Chouinard, Salut Bonjour Weekend – KANADA
“Gerçek mutluluğu aramak üzerine ilham verici harikulade bir öykü.” Magazin 2000plus – ALMANYA
“Büyük bir global başarı. Simyacı, Küçük Prens ve Martı’yı sevenlerin mutlaka okuması gereken bir kitap.” Air Beletrina – SLOVENYA
Kanada Televizyonu TVA’da Kayıp Gül’ü değerlendiren kitap eleştirmeni Christine Michaud’un sözlerinden alıntılar:
“Muhteşem… bu romanın yaptığı muhteşem. Denilebilir ki, bu kitabın bizi birleştirmeye gücü var.”
“Kayıp Gül hayatım boyunca okuduğum en güzel öykülerden biri.”
“Bu kitabı bitirdiğinizde, kendinizi bir hediye almış gibi hissediyorsunuz. Ben öyle hissettim.”
“Hayal kırıklığına uğramayacaksınız… O halde, size diyorum ki, bir kağıt ve kalem alın ve bu kitabın ismini yazın… Kitabın yazarına yazdım ve ona dedim ki: ‘Şurası kesin ki, aylarca, gördüğüm herkese kitabınızı okumalarını söyleyeceğim.’”
“Eğer kendinize güzel bir hediye vermek istiyorsanız, Serdar Özkan’ın Kayıp Gül’ünü mutlaka okuyun..!
Kaydol:
Yorumlar (Atom)
