19 Mayıs 2010 Çarşamba

Cansel Elçin



9 yaşından bu yana Fransa-Paris'te yaşamını sürdürmektedir. İlk ve orta eğitimini Paris'te, Lycée Racine'de tamamladıktan sonra aile işini devam ettirmek üzere ekonomi ve sosyal bilimler okudu. Bir süre ticaretle uğraşsa da akşam kursları ile başladığı tiyatro serüvenine, konservatuara yaşı tutmadığı için,Fransa'nın önde gelen tiyatro okullarından Ecole Florent'e yazılarak devam etti. Gerard Depardieu, Sophie Marceau, Isabel Adjani gibi isimlerin ders verdiği Ecole Florent'den mezun oldu.

Bir ara Audrey Tautou'yla aynı sınıfta okudu. Ecole Florent'ten sonra, New York'tan gelen ve Actor's Studios'u kuran Lee Strasberg'in oğlu John Strasberg ile Jack Garfeinden sinema ve tiyatro dersleri aldı.

Okulu dereceyle bitirmesiyle birlikte, Fransa'nın çeşitli bölgelerinde birçok temsilde sahne alarak profesyonel tiyatro yaşamına adım attı. Tiyatronun yanı sıra çeşitli reklam ve sinema filmlerinde de rol alan sanatçı aynı zamanda senaryosunu kendisinin yazdığı ve yönetmenliğini de üstlendiği Papillon adlı kısa bir film çekti.

Bir temsilde kendisini izlemeye gelen Ferzan Özpetek ile tanışan Cansel Elçin, yönetmenin Haremsuare adlı filmiyle kamera arkasında cast oluşumu, ve çekim konusunda deneyim kazandı, bu paylaşım ayrıca kendisine Türkiye'nin önde gelen kadın yönetmenlerinden Tomris Giritlioğlu ile çalışma fırsatı da sundu. Tomris Giritlioğlu ile tanışmasıyla birlikte Türkiye'de oyunculuğa başladı ve Kırık Kanatlar adlı dizi ile Türkiye'de sanat hayatını sürdürmeye karar verdi. Bu sezon Hatırla Sevgili adlı televizyon dizisi ile kamera karşısına geçen sanatçının rol aldığı, Yağmur ve Durul Taylan kardeşlerin yönettiği Küçük Kıyamet adlı sinema filmi 22 Aralık 2006 tarihinde gösterime girmiştir. Son olarak Özhan Eren'in yönettiği 120 adlı filmde "Süleyman Teğmen" olarak karşımıza çıkmıştır.

VEDÂ HUTBESİ

(9 Zilhicce l0 H./8 Mart 632 M. Cuma)

Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.) Vedâ haccında, 9 Zilhicce Cuma günü zevâlden sonra Kasvâ adlı devesi üzerinde, Arafat Vâdisi'nin ortasında 124 bin Müslümanın şahsında bütün insanlığa şöyle hitab etti:

"Hamd Allah'a mahsustur. O'na hamdeder, O'ndan yardım isteriz. Allah kime hidâyet ederse, artık onu kimse saptıramaz. Sapıklığa düşürdüğünü de kimse hidâyete erdiremez. Şehâdet ederim ki; Allah'dan başka ilâh yoktur. Tektir, eşi ortağı, dengi ve benzeri yoktur. Yine şehâdet ederim ki, Muhammed O'nun kulu ve Rasûlüdür."

"Ey insanlar! Sözümü iyi dinleyiniz! Bilmiyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada bir daha buluşamayacağım. İnsanlar! Bugünleriniz nasıl mukaddes bir gün ise, bu aylarınız nasıl mukaddes bir ay ise, bu şehriniz (Mekke) nasıl mübarek bir şehir ise, canlarınız, mallarınız, namuslarınız da öyle mukaddestir, her türlü tecâvüzden korunmuştur.

Ashabım! Muhakkak Rabbinize kavuşacaksınız. O'da sizi yaptıklarınızdan dolayı sorguya çekecektir. Sakin benden sonra eski sapıklıklara dönmeyiniz ve birbirinizin boynunu vurmayınız! Bu vasiyetimi, burada bulunanlar,bulunmayanlara ulaştırsın. Olabilir ki, burada bulunan kimse bunları daha iyi anlayan birisine ulaştırmış olur.

Ashabım! Kimin yanında bir emanet varsa, onu hemen sahibine versin. Biliniz ki, faizin her çeşidi kaldırılmıştır. Allah böyle hükmetmiştir. İlk kaldırdığım faiz de Abdulmutallib'in oğlu (amcam) Abbas'ın faizidir. Lakin anaparanız size aittir. Ne zulmediniz, ne de zulme uğrayınız.

Ashabım! Dikkat ediniz, cahiliyeden kalma bütün adetler kaldırılmıştır, ayağımın altındadır. Cahiliye devrinde güdülen kan davaları da tamamen kaldırılmıştır. Kaldırdığım ilk kan davası Abdulmuttalib'in torunu Iyas bin Rabia'nın kan davasıdır.

Ey insanlar! Muhakkak ki, şeytan şu toprağınızda kendisine tapınmaktan tamamen ümidini kesmiştir. Fakat siz bunun dışında ufak tefek işlerinizde ona uyarsanız, bu da onu memnun edecektir. Dininizi korumak için bunlardan da sakınınız.

Ey insanlar! Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allah'tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları, Allah'ın emaneti olarak aldınız ve onların namusunu kendinize Allah'ın emriyle helal kıldınız. Sizin kadınlar üzerinde hakkınız, kadınların da sizin üzerinizde hakkı vardır. Sizin kadınlar üzerindeki hakkınızı; yatağınızı hiç kimseye çiğnetmemeleri, hoşlanmadığınız kimseleri izniniz olmadıkça evlerinize almamalarıdır. Eğer gelmesine müsaade etmediğiniz bir kimseyi evinize alırlarsa, Allah, size onları yataklarında yalnız bırakmanıza ve daha olmazsa hafifçe dövüp sakındırmanıza izin vermiştir. Kadınların da sizin üzerinizdeki hakları, meşru örf ve adete göre yiyecek ve giyeceklerini temin etmenizdir.

Ey mü'minler! Size iki emanet bırakıyorum, onlara sarılıp uydukça yolunuzu hiç şaşırmazsınız. O emanetler, Allah'ın kitabı Kur-ân-i Kerim ve Peygamberin sünnetidir.

Mü'minler! Sözümü iyi dinleyiniz ve iyi belleyiniz! Müslüman Müslüman'ın kardeşidir ve böylece bütün Müslümanlar kardeştirler. Bir Müslüman'a kardeşinin kanı da, malı da helal olmaz. Fakat malını gönül hoşluğu ile vermişse o başkadır.

Ey insanlar! Cenab-ı Hak her hak sahibine hakkını vermiştir. Her insanın mirastan hissesini ayırmıştır. Mirasçıya vasiyet etmeye lüzum yoktur. Çocuk kimin döşeğinde doğmuşsa ona aittir. Zina eden kimse için mahrumiyet vardır.

Ey insanlar! Rabbiniz birdir. Babanız da birdir. Hepiniz Adem'in çocuklarısınız, Adem ise topraktandır. Arabın Arap olmayana, Arap olmayanın da Arap üzerine üstünlüğü olmadığı gibi; kırmızı tenlinin siyah üzerine, siyahın da kırmızı tenli üzerinde bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takvada, Allah'tan korkmaktadır. Allah yanında en kıymetli olanınız O'ndan en çok korkanınızdır. Azası kesik siyahî bir köle başınıza amir olarak tayin edilse, sizi Allah'ın kitabi ile idare ederse, onu dinleyiniz ve itaat ediniz. Kimse kendi suçundan başkası ile suçlanamaz. Baba, oğlunun suçu üzerine, oğlu da babasının suçu üzerine suçlanamaz.

Dikkat ediniz! Şu dört şeyi kesinlikle yapmayacaksınız:

- Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmayacaksınız.
- Allah'ın haram ve dokunulmaz kıldığı canı, haksız yere öldürmeyeceksiniz.
- Zina etmeyeceksiniz.
- Hırsızlık yapmayacaksınız.

İnsanlar! Yarın beni sizden soracaklar, ne diyeceksiniz? "
Sahabe-i Kiram birden söyle dediler:

"Allah'ın elçiliğini ifa ettiniz, vazifenizi hakkıyla yerine getirdiniz, bize vasiyet ve nasihatte bulundunuz, diye şahadet ederiz!"
Bunun üzerine Resul-i Ekrem Efendimiz (S.A.V.) şahadet parmağını kaldırdı, sonra da cemaatin üzerine çevirip indirdi ve söyle buyurdu:

"Şahit ol yâ Rab! Şahit ol yâ Rab! Şahit ol yâ Rab! "

18 Mayıs 2010 Salı

17 Mayıs 2010 Pazartesi



uçmak istiyorum hep
hiç durmadan uçmak
kalan bir şey bırakmadan ardımda
boşluğumu bile götürüp yanımda
sadece deli gibi uçmak…
bil ki
evsiz barksız
avareyim
tek sahip olduğum şey
kanatlarım olmalı
cesurca çırpabilmeliyim

16 Mayıs 2010 Pazar

Yüreğim seni çok sevdi..


Aslı ve Murat İTÜ işletmede bölümünde okumalarıyla tanışan iki arkadaş.

Murat'ın Aslı'ya yazdığı şu şiirle arkadaşlıkları boyut değiştirir...
Seni düşünmek güzel şey ümitli şey
Dünyanın en güzel sesinden en güzel şarkıyı dinlemek gibi bir şey
Fakat artık ümit yetmiyor bana,
Ben artık şarkı dinlemek deil
Şarkı söylemek istiyorum....
Muratın ailesi beraberliklerini onaylamadıkları için iki genç çok sıkıntılı dönemler geçirir...Özellikle Murat ailesi ve Aslı sı arasında kalmıştır ama ne olursa olsun Aslısından vazgeçmemeye kararlıdır...Murat Bursa da oturmaktadır...Aslı ne olursa olsun Bursa ya istenmeyen gelin olarak gitmemekte kararlıdır...Okul bitiminin ardından Aslı nın eline Amerikada mastır yapma fırsatı geçer...Aslı içinde bulunduğu bu durum sonrası bu Muratın tüm itirazına rağmen mastırı yapmaya karar verir ve amerikaya gider...Oradaki yaşantısı sonrasında; kariyeri için ve de daha önemlisi Muratın özgür karar verebilmesi için mastır sonrasında 1 yıllık iş arama durumunu kullanır...Orada işe girer ve profesör robinle tanışır...Robin Aslı evlenme teklifi eder ve Aslı evet kararını verir...
Evlenmeden bir gün önce Murat a attığı ve olayları kısaca özetleyen mail şöyledir....
Yarın evleniyorum Murat!
Bir başkasının kadını olmadan önceki son gecem bu...
Biraz dertleşelim mi?
Biliyorum, çok kızdın bana.
Veda bile etmeden çekip gitmekte haklıydın.
Son sözlerinle, Bursa ya gelin gdeceğime Amerika da evlenip oraya yerleşmeyi göze almamı yadırgamıştın.
Bunu senin için yaptığımı söylesem inanırmısın bana?
Unutma,sende kabul etmiştin;imkansız aşktı bizim ki.
Asla biraraya gelemeyecektik!
İçindeki son umut kırıntılarını yoketmeden,benden vazgeçip kendi düzenini kuramayacaktın.
O kırıntıları söküp atmalıydım ki, yollarımız bir daha kesişmemek üzere ayrılabilsin...
İşte bunu yaptım ben Murat!
Başka türlü kurtulamayacaktın sevdamdan.
İndireceğim ağır darbenin şiddetini hafifletecek bir yol aradım.
Buldum da:Gözlerden uzak bir yerde,bir yabancıyla evlenmek!
Kabul etmelisin ki, burnunun dibinde bir başka Türkle evlenmeme dayanamazdın.
Söylemiştim sana, ölesiye bir aşk yok aramızda.
Onun yüreği senin kadar sevmiyor beni.
Benim yüreğimse çoktan vazgeçti kendinden...
Sen ne düşünürsen düşün, aşkımıza ihanet ettiğime inanmıyorum ben.
Sessiz sedasız hayatından çıkıyorum yalnızca...

Hoşçakal MURAT!
Özgürsün Artık...
Bu mailden sonra Aslı Robinle Muratsa ailesi istediği için deil artık Aslısızda olsa hayatına yön vermesi gerektiği için ailesinin bulduğu bir kızla evleniyor.Aslı Amerika da hiç boş vakit bırakmayacak şekilde günlerini dolduruyor ki geçmişi yaptıklarını düşünmeye zamanı kalmasın istiyor...Ancak Türk olan arkadaşlarının birbir Türkiye ye geri dönmesi sonucunda kendini büyük bir yalnızlık içinde buluyor.Robininse hiç bir şekilde Türkiyeye kendisiyle beraber gitmemiş olması Aslıyı çok fazla üzüyor.Amerikada yaşadığı bu tür olaylar sonucunda Robinden ayrılarak Türkiyeye geri dönüyor...
Bursa da Muratında bulunduğu bir seminere daver ediliyor.Gitmek ve gitmemek arasında bocalayan Aslı Murat ta ki fiziksel ve ruhsal değişimleri merak ettiği için seminere katılmaya karar veriyor.Seminer sonrasında ikisi beraber Çamlı Kahveye gidiyorlar.Burada hem çaylarını içiyorlar hem de geçmişe yönelik sohbet ediyorlar.Murat hiçbir şekilde Aslıdan bağını koparmamış o ne yaşarsa yaşasın hepsinden haberdar olmaya çalışmış.Aslı buna karşılık yanlış yaptığını hiç düşünmedin mi diye sorduğu zamansa;Seni düşünmekle beraber olduğum insana asla yanlış yaptığımı düşünmüyorum.sen öncede vardın ve ölene kadar olacaksın...

Kısaca ve özetle bir insanın kendine göre var olan doğrularının ve inatlarının sadece kendi hayatını değilde başka insanların da hayatını nasıl etkilediğinin ve nasıl zehir edilebileceğinin anlatıldığı iç sızlatan bir kitap..
Okurken mutlaka kendinizden parçalar bulursunuz. Emin olmamakla bir his bu hikaye yaşanmış bir hikayedir diye içimi kemiriyor. Yoksa gerçektende bu kadar gerçekçi anlatılamazdı

BİR SAATİNİ ALABİLİR MİYİM ?


Adam yorgun argın eve döndüğünde 5 yaşındakı oğlunu kapının önünde beklerken bulmuş . Çocuk babasına "Baba 1 saatte ne kadar para kazanıyorsun ?" diye sormuş . Zaten yorgun gelen adam "Bu senin işin değil" diye yanıtlamış . Bunun üzerine çocuk "Babacığım lütfen bilmek istiyorum" diye yanıt vermiş. Adam, "İllaki bilmek istiyorsan , 20 dolar" diye yanıt vermiş . Bunun üzerine çocuk , "Peki bana 10 dolar borç verir misin ?" diye sormuş . Adam iyice sinirlenip "Benim , senin saçma oyuncaklarına veya benzeri şeylerine ayıracak param yok , hadi derhal odana git ve kapını kapat " demiş .
Çocuk sessizce odasına çıkıp kapısını kapatmış . Adam sinirli sinirli " Bu çocuk nasıl böyle şeylere cesaret eder " diye düşünmüş . Aradan bir saat geçtikten sonra adam biraz daha sakinleşmiş ve çocuğa parayı neden istediğini bile sormadığını düşünmüş . Belki de gerçekten lazımdı diyerek yukarı çocuğun odasına çıkmış , kapıyı açmış . Yatağında olan çocuğa "Uyuyor musun ?" diye sormuş . Çocuk , "Hayır" diye yanıtlamış . "Al bakalım istediğin 10 doları . Sana az önce sert davrandığım için üzgünüm ama uzun ve yorucu bir gün geçirdim" demiş .
Çocuk sevinçle haykırmış "Teşekkürler babacığım" . Yastığının altından diğer buruşuk paraları çıkarmış , adamın suratına bakmış ve yavaşça paraları saymış . Bunu gören adam iyice sinirlenerek " Paran olduğu halde neden benden para istiyorsun , benim senin saçma çocuk oyunlarına ayıracak vaktim yok" demiş . Çocuk , "Ama yeterince yoktu" demiş ve paraları babasına uzatarak "İşte 20 dolar, 1 saatini alabilir miyim ?" demiş...